Son yazım‘Deprem ve Deprem’’in üzerinden bir hafta geçmemişti ki Merkez üssü Elazığ Karakoçan Başyurt beldesinden deprem haberi geldi. 41 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Elazığ depreminde ölenlere rahmet, yaralananlara sağlık geride kalanlara da sabır diliyorum.
Depremin ne olduğu, sonuçları ve yapılması gerekenler konusunda millet olarak, devlet olarak bilinçli olalım diyoruz. Peki bu konuda bilinçli olmak ne demek? Ya da neyi ne kadar biliyoruz yada bildiğimizi zannediyoruz. Bildiğimizi sandığımız gerçeklermidir başımıza çöken duvarlar. Peki ya sesini duyurmayı başaramayan, başarsada sonuç alamayan uzmanlar?
Elazığ depremi ile beraber kerpiç evleri de öğrendik daha doğrusu hatırladık. Yüzyıllardır kendi evini kerpiçten yapan, yaşamını orada sürdüren Anadolu insanı nın gerçeği kerpiç evler. Bugün altı şiddetindeki bir depremde 41 kişinin ölümüne sebep gösterilen suçlu olan kerpiç evler. İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsü’nde bulunan kerpiç evle ilgili projeyi yürüten ’Prof. Dr. Bilge Işık doğru teknoloji kullanılarak yapılan kerpiç evlerin betonarme binalardan daha sağlam olacağını ve yıkılmayacağını söylüyor.
Betonarme olsaydı bu binalar yıkılmazdı diyenlere şunu hatırlatalım. 1999 Gölcük, Adapazarı depreminde yıkılan binalar betonerme değilmiydi? Küçük büyük betonerme binaların yarısı yıkılmıştı. Nihayet bu faciadan sonra deprem yönetmeliği çıktı ve betonerme binalara standart getirildi. En azından bu yönetmelikle son on yıldır yapılan binalar daha güvenli.Bu ne demek? Bu şu demekki suç betonerme binanın değil onun kötü ve yanlış malzeme, hatalı teknoloji ile yapılmasınındır.
Doğru malzeme ve doğru teknoloji kullanılarak yapılmayan tüm binalar ister betonarme, ister çelik, ahşap yada kerpiç fark etmez depremde çökerler. Suç bu yapıların değil onu yanlış yapan bizlerin bize yanlış yaptıran kuralsızlıkların tümüdür.